[vc_row][vc_column][vc_wp_text]
BİR ÖRNEK: DR. SELAHATTİN YAMAN
Hekimler (haydi çoğu diyelim, kimi liberal virüse kapılmış ayrıksılar olabilir!) COVID-19’dan önce de özgecilik sergiliyorlardı. Bu kapsamda çok özel bir örnekti Dr. Selahattin Yaman. 21 Nisan tarihinde İstanbul Tabip Odası’nın örütbağında bir ilan çıktı: Acı Kaybımız: Dr. Selahattin Yaman Vefat Etmiştir.
Bu benim için de özel önemi olan bir insandı. Önce eşimin İstanbul (Çapa) Tıp Fakültesi’nden sınıf arkadaşı olarak tanımıştım, sonra doktorum da olmuştu. Bana yaptığı operasyondan sonra hekimlik etiğini unutmayarak ücret almayınca ben de ona bir klasik müzik CD seti anı-armağanı ile gitmiştim son pansumana. Hemen açıp içinden Beethoven CD’sini koymuştu bilgisayara ve birlikte azıcık dinlemiştik, sırada randevusunu bekleyen hastaların hakkına tecavüz etmemeye özen göstererek. Ne hazin rastlantı ki onu 2020 Beethoven yılında sonsuzluğa uğurladık. Kendisinin daha sonra da yemekli dönem toplantılarındaki koordinatör ve birleştirici liderliğini de görünce askeri kökenim itibariyle de kendisine hayranlık duydum.
O’nun ardından sadece akrabaları, ben de içre arkadaşları ve profesyonel hizmet verdiği hastaları üzülmediler. Niye mi? Anlatalım ama önce affınıza sığınarak kısa bir özgeçmiş verelim. Böylece özgeci bir hekim olmanın çok boyutlu yani genetik ve kültürel serüveni daha iyi açıklığa kavuşabilir.
Dr. Yaman’ın emek ve alın terinin kenti Zonguldak’ta doğup, ilk gençliğine dek siyah, mavi ve yeşilin buluştuğu kentin havasını solumakla belirlendi karakteri ve belki de yazgısı. İstanbul Tıp Fakültesi 1979 mezunu arkadaşları ise onu 70’li yılların devrimci önderlerinden biri olarak tanıdı; sosyal zekâsı, efendiliği ve çalışkanlığı ile…6 yıllık üniversite döneminde, kendi tanımıyla anılarıyla acılarını birlikte yoğurmuştu idealist doktor adayı. Geceleri gönüllü kaldığı nöbetler, kafa yorduğu hemşire eğitimleri gibi mesleksel sorumluluklar yanında halkçı, özgürlükçü ve emekten yana mücadelede seyirci değil her zaman öncü oldu Dr. Selahattin Yaman. Kısacası ezilenden yana duruşla biçimlenmişti kocaman yüreği delikanlılık çağında.
Öğrencilik yıllarındaki gece acil cerrahi nöbetleri, hem teorik hem pratik hekimlik yetisini zenginleştirdi ve onun uzmanlık alanını seçmesinde belirleyici oldu. Cerrah olacak, hem onaracak, hem güzelleştirecekti insanları ve de hayatı. Plastik cerrahi uzmanlığını tamamladı ve kimileri kaçmak için yollar ararken o koşa koşa gitti mecburi hizmete Anadolu’nun bir köşesine. İstanbul’a dönünce bir kamu hastanesinde emeklilik yılları gelene dek var gücüyle çalıştı. En zordaki hasta grupları, ‘omurilik felçlileri’ onun özel ilgi alanı oldu. Yatağa mahkûm kalan hastaların yeterli ve doğru yapılamayan bakımları yüzünden ortaya çıkan bası yaraları ve doku kayıplarını onarmaya verdi emeğinin ve zamanının büyük kısmını. Üstelik hiç para almadan, yılmadan yorulmadan. Dünyada en çok bası yarası ameliyatı gerçekleştiren doktor olarak 5000’e yakın operasyon yaptı, konferanslar verdi. Omurilik Felçlileri Derneği’nin de gözbebeğiydi o. Ama bu yüce çalışmalarla yıllar geçerken kendi sağlığını korumaya maalesef zaman ayıramamıştı. Çeşitli sağlık sorunlarına kanser de eklendi sonunda. Fakat o yine vazgeçmedi, çağrıldığı konferanslara bitkin de olsa katıldı, bası yarası olan hastaların hakları ve bakımları için yapılması gerekenleri iskemlede oturarak anlattı.
İşte özgeci bir doktorun öyküsü!
Ve kara haber ulaştı dostlarına 21.4.2020 günü: İki yıldır savaştığı kansere yenik düşüp, sonsuzluğa göçmüştü. Dünya Yaratıcılık Günü’nde ölmüştü bası yaralarında Türkiye’de çok özel bir uygulama tipi yaratan bu benzersiz insan!
Sınıf yıllığına kendi yazdığı dizelerle uğurladılar sevenleri onu sonsuzluğun ışığına…
NOT: Yukarıdaki yazı Prof. Dr. İsmail Melih Baş tarafından herkesebilimteknoloji.com sitesinde yazılmış yazının bir parçası olup, yazının tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
https://www.herkesebilimteknoloji.com/yazarlar/melih-bas/doktorlarda-digerkamlik-ve-dr-selahattin-yaman[/vc_wp_text][/vc_column][/vc_row][vc_row][vc_column][/vc_column][/vc_row]